Mekanoğlu ocağı ve belgesi
GEYRAN ALEVİ OCAKLARI:
Torlu ocagı, Uzunoğlu ocağı, Sadıkoğlu ocağı, Mekanoğlu ocagı, Kardayı ocağı, Kamerlü Ocağı, Kabaklu Ocağı
Dikme dede olarak sadece bunların haricinde Tanillü den Seyh Abidün Gör vardır
Mekanoğlu ve Uzunoğlu haricindeki ocaklar yok olmuşlardır .
Uzunoglu hakkında kayıtlarda yer yoktur ama UZUNELLİ ocagı Kayseri ve Toroslarda mevcuttur . Niksardaki Geyrandaki Uzunlu ocağı ile bir akrabalığı veya ne gibi ilişkisi olup olmadığı bilinmemektedir .
Mekanoğlu OCAGI

Seyyid Bilal Kimdir
Anadolu’ya seyyidler çoğunlukla Bağdat’ın Moğollar tarafından işğalinden sonra gelmişlerdir. Bu, 1258 yılına tekabül etmektedir. Bugün Anadolu’nun üç farklı ilinde Seyyid Bilâl türbeleri bulunmaktadır. Bunlar: Siirt, Batman ve Sinop’tadır. Rivayetlere göre her birinin bölgelere gelme zamanları farklılık arz etmektedir.
Seyyid Bilâl’in Anadolu’ya gelişini ise bölgede fethedilen yerlere bakılarak anlaşılabilir. Miladi 700-750’li yıllarda Arap’lar ile Ermenilerin ve Hazarların mücadeleleri yaşanmıştır. Bölgeler düşünüldüğünde Seyyid Bilâl’in yanında küçük bir arkadaş grubuyla İstanbul’u fethetmeye gitmesi Ömer b. Abdülaziz döneminden önceye rastlanmaktadır. Çünkü dönemin İslâm devleti Emeviler’dir. Emevilerin Süleyman b. Abdülmelik döneminde Mesleme b. Abdülmelik komutasında başlayan İstanbul fethinde büyük kayıplar vermişlerdir. Herhangi bir takviye gelmeden üç yılı aşkın bir çaba söz konusudur. Muhtemelen Seyyid Bilâl ve arkadaşları Kafkaslardaki mücadeleler esnasında İstanbul’a bireysel bir takviye çalışması yapmışlardır. Hilafete Ömer b. Abdülaziz’in gelmesiyle İstanbul’u kuşatmaya giden orduyu geri çekme emri vermiştir. Emeviler ve Abbasiler de dâhil Türklerin İstanbul’u fethine kadar herhangi bir fetih çalışması yapılmamıştır. Çünkü Ömer b. Abdülaziz’den sonra devlet iç işleriyle meşgul olmaya başlamıştır. Bu durumda Seyyid Bilâl’in İstanbul fethine gidişi Ömer b. Abdülaziz döneminden hemen öncesidir. Muhtemelen Sinop’ta şehit edilmesi de bu döneme tekabül etmektedir.
Bu dönemde Arap orduları Amasya’ya kadar gelmiş ancak Sinop civarları fethedilmemiştir. Bölge Bizans’ın kontrolündedir. Dolayısıyla Seyyid Bilâl’in karadan bölgeye gelmesi mümkün görünmemektedir. Komşu illere bakıldığında oradaki seyyidler incelendiğinde bu dönemde veya yakın dönemde bölgeye gelen seyyid tespit edilememiştir. Anadolu’daki Seyyidlere bakıldığında Moğolların Bağdadı işgalinden sonra Erzurum-Erzincan’a kadar geldikleri tespit edilmiştir. Bazı kaynaklarda Seyyid Bilâl’in Ömer b. Abdülaziz’e Ey Emirül-Mü’minin! Ben ordumuza yeni kuvvetlerin katılmasında fayda görüyorum. Bunun için Orta Asya’dan cesur Türk savaşçılarını toplamayı arzu ederim. Türklerin savaşçılıklarının çok üstün olması inkâr edilemez bir gerçektir. Bu da İstanbul’un fethinde çok işimize yarayacaktır.” Halife, bu teklife çok sevinerek, Seyid Bilal’e şöyle dedi: "Çok doğru söylersin ya Seyyid! Bunu hiç düşünmemiştim. Bu işin başına seni getiriyorum. Ordumuzun bir kolu Akdeniz’den, diğer kolu da Anadolu’dan İstanbul’a yürüyecektir. Biz İstanbul’a ulaşıncaya kadar sen de Karadeniz'den yeni savaşçılarınla bize katılırsın. İnşallah surların önünde buluşuruz. İstediğin kadar at, adam ve erzak alabilirsin”. Bu ifadelerin baştan sona kadar gerçekle alakası bulunmamaktadır. Çünkü zikredilen dönem miladi 675’tir. Ömer b. Abdülaziz ise hilafete 717-720 tarihleri arasında geçmiştir. O ana kadar Türkler ile Araplar karşılaşmamıştır. En önemli karşılaşma, miladi 751 Talas savaşıdır. İslâmiyet, o savaştan sonra Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Dolayısıyla karşılaşılmayan ve Müslüman olmayan Türkler niçin inanmadıkları bir din için savaşsınlar ki.
Seyyid Bilal türbesinde onun Hz. Hüseyin’in torunu olduğu yönünde bir yazı asılmıştır.Bunun tarihi kayıtlarla temellendirilmesi gerekir. Osmanlı arşivlerine girilerek doğru bir şekilde seyyidlik şeceresi çıkarılmalıdır. Tarihi süreç içinde Seyyid Bilâl’e seyyid derken neye dayanılarak söylendiği ve bunun temellerinin doğru olup olmadığı tespit edilmelidir.
Seyyid Bilal türbesinin yoldan girişinin sağında duvarda yer alan kitabede hicri 91 (Miladi 713) yılında yapılan savaş ifadesi kullanılırken, türbenin duvarındaki kitabede Miladi 675 tarihi geçmektedir. Bu durum, ikilem oluşturmaktadır. Ziyarete gelenlerin bilgilenmesinde sıkıntı oluşmaması için tarih birlikteliğinin araştırmalar neticesinde netleştirilmesi gerekmektedir. Seyyid Bilâl Hazretlerinin hayatı anlatıldığında şehit edildikten başı koltuğunun mücadeleye devam ettiği anlatılmaktadır. Bu durum, İslâm toplumlarında farklı bölgelerinde görülen bir durumdur. Özellikle Anadolu’da farklı yerlerde kesik baş türbeleri ve hikâyeleriyle karşılaşılmaktadır. Söz konusu olaylar genellikle savaş meydanlarında gerçekleşen kahramanlıklar sonucunda anlatılmaktadır. Ülkemizde Sinop’un komşu illeri de içinde olmak üzere Kesikbaş olaylarının anlatıldığı 22’den fazla örnek ile birlikte söz konusu kişiler hakkında hep aynı cümlelerin kullanıldığı tespit edilmektedir. Dikkat edilirse tarihi süreçte en fazla savaş verilen bölgelerde kesik baş olaylarının yaşandığı görülmektedir. Hatta kelle koltuğunda savaşmak, kişinin kahramanlığının ne derece büyük olduğuna işaret olmak üzere günlük ifade metinlerimize bile girmiştir.
Seyyid Bilal Menakıb ı
Batman BÖLGESİ: Hazreti Alinin Neslinden gelen kişilere seyyit adı veriliyor.Kerbeladan sonra seyitler. Bağdatta yaşamaya başladı.1154 da Meydanda gelen iç karmalık seyitlerin Bağdattan göç etmesini sağladı.Seyit Bilal adındaki Zat da Anadoluya geçerek Dargeçit bölgesinden sarkan Arbaye Beyliği topraklarına sığınır.
Halk arasındaki rivayete göre, Arbaye bey'i Mahiyetiyle birlikte ava çıkarken
şu anda girebeş denilen tepecikte Seyit Bilal ile karşılaşır.Tavşanın ardına düşen bey'in
tazısı birliğin çömelirken, tavşan da seyitin standı sığınmış vaziyetinde görür.
Duruma şahit olan bey, bu şahsın ermiş bir kişiyi kanaatına vararark yardım
etmek.
Bağdattan Techir tarafından yazılmış anlayan Bey, Sohbet ettikleri Girebeş mev-
kiinden elinin işaretiyle bir daire çizerek, bu toprakları kendsine bağışladığını ve biricik
kız kardeşini ona nikah bırak teklif eder.
Seyit Bilal'in bağışlanan toprakları işleyerek geçimini sağlamak, ayni zamanda
çevredeki alanları bulmaktaki barışların yaşamaları ve birbiriyle
ilgili münazaları açıklamaktır. Kendisinin çoğalan 7 erkek çocuk delikanlı olur.Her biri halk arasında bir sülale ile adlandırılır.Şu ana kadar Yurdun her tarafına dağılmış Becirman Menşe'li Seyitler bu 7 çocuktan çoğalmıştır.Bunlar duyar sıralanır.Murat, İsmail, Nasır, Ali, Mirza, Haşim ve Kılıçtır.
Seyit ailesi bir aşiret değil, hiçbir aşiretle de bir arada mevcüt değildir. Osmanlı Sultanlarının dikkatini çeker ve Diyarbakır bölgesi yöneticileri işyerlerindeki vergi ve ihmal tazminatı işyerinizdir.
Öteden beri Mardin vilayetine bağlı olan köyü 1990 da Batmana bağlanmış oldu.
Yörede Seyit Bilalı kutlama adıyla köyünde düzenlenen Festival büyük rağbet görmek tedir.Eylül'ün ilk haftası Perşembe günü civar illerden çok satılık aile köyümüze akın ederek geceyi Burada geçirmektedir.Türbe ziyaretinde Bulunan, Edebiyatta ayni ZAMANDA piknik te yapmaktadır.Seyit Bilal Türbesi halk arasında psikolojik hastalara drenç ettik rahabilitasyon gücü verdiğine inanılmaktadır.Eskiden civar köylerden gelen misafirle rin Ihtiyaçları Köylüler Tarafından karşılanırdı.

Geyranlı Torlu dede ve Hüsne ana 1970 ler



Dede Aşur Aydın , Pir sultan ocağı
Talibli köyleri
Almus`un, Arısu,Dereköy, Gölgeli, Karadere, Kınık, Mescit ve Tomara; Niksar`ın Dönekse ve Yazıcık;
Reşadiye`nin Gökköyü,Dolay, Göksere;
Havza`nın Kirenli ve Kayacık;
Ladik`in Kuyucuk, Kösöğü ve Camlıköy köylerindedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder